Translate

19 Aralık 2008 Cuma

Yaygınlaştırıyoruz, var mı diyeceğin!


Ozan Gezmiş - Eskişehir

Birleşmiş Milletler Fransa’nın öncülüğünde dünyada cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinden ötürü ayrımcılığa uğrayan, öldürülen insanlara karşı devletlerin ayrımcılığı önlemeleri yolunda bir bildiriyi ilan etme hazırlığında bu günlerde. Peki insan hakları mevzu olduğunda tıpkı bu bildiride de olduğu gibi hemen hemen her zaman çekimser ve sessiz kalan Türkiye devleti şu an lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transeksüel (LGBTT) yurttaşları için ne yapıyor ya da nelerin yapılmasına seyirci kalıyor?

Dün akşam Fox TV’de yine ve yeniden “eşcinsellik tedavi edilebilir bir hastalık mı?” konusu tartışıldı. Programın hazırlanma amacı, içeriği tamamen ön yargılarla bezenmiş ‘zaten hastalık da bakalım tedavi edebilecek miyiz’ gibi bir tema üzerineydi ve saldırı niteliğinde ağır hakaretlerle bezenmişti. Program boyunca LGBTT bireylere yönelik ırkçılık her türlü şekilde gözler önüne serildi. Tabiri caizse dünya aya çıkıyor, Türkiye’de ise hep çok sevip vazgeçmediğimiz ırkçılığa devam durumu.

Bu sefer programda dikkat çeken, göz ardı edilmemesi gereken önemli bir şey de vardı. O da ilk defa ulusal kanallardan birinde öznesi olduğumuz bir konuda LGBTT örgütlerinden temsilcilere de mikrofon uzatılmış olması. İyi ki de varlardı çünkü yoksa durum ne kadar çığırından çıkardı bilinmez. “Yürüyün hepsini ‘tedavi’ edelim, öldürelim” naralarını da duyabilirdik…

Programda öncelikle çok üzerinde durulan ve kafa karışıklığı yaratılan birkaç hususu aydınlatmak lazım. Keşke orada homofobik olmayan bir psikolog/psikiyatr olsa zaten en iyi şekilde izah da ederdi. Sürekli dile getirilen mevzu ‘tamam bu durumdan memnun olanlar olabilir ancak memnun olmayanlar var, onları da değiştirip(!) dönüştürürüz(!)’ sözde tezinin savunulmasıydı. Madem öyle, gelin bilimsel verilerle konuşalım. Tedavi edildiği düşünülen kişilerin istatiki bilgilerini yayınlayın, kaçı neye dönüşmüş kamuya açıklayın! Bu kişiler üzerinde hangi akıl almaz sözde tedavi eziyetlerini uyguladığınızı açıklayın, ama ilk önce Emine Şenlikoğlu’nun da programa bağlanıp övünerek anlattığı gibi LGBTT bireylerin duygusal hislerini baskılayarak kişileri cinsellikten nasıl soğuttuğunuzu ve psikolojilerini nasıl bozduğunuzu hep bir ağızdan itiraf edin. Buna sizin oralarda ne deniyor bilmiyoruz ama burada evrensel hukukta ırkçılık deniyor.

Varoluşlarını yaşamaları önündeki sıkıntıları aşmaları için LGBTT bireylere yardımcı olması gereken profesyonel psikologlar, bunun iki çeşidi var yok bilmem kaç çeşidi var ve bir kısmını tedavi ederim ve bu tedaviyle de cinsellikten soğuturum diyemez. Bu düpedüz insan doğasına müdahaledir. Bu, bir dönem Nazi’lerin yaptığı insanlık dışı deneylerde LGBTT bireylere uygulanan elektrikli şok tedavileri(!), buzlu küvetlerde boğmaca v.b uygulamalar gibi bir sapkınlıktır ve suçtur. Evet, sapkınlık ve suç işte tam da budur! Peki nedir bu bazı psikologları eşcinseller de çeşit çeşit diyerek tedaviye götüren olgu? Yeterince araştırma yapmayan/yapamayan bu psikologlar eğer azıcık okusalar ya da gözlemleseler fark edecekler ki toplumsal baskıları hayatında çok yoğun hisseden biseksüel, gey, lezbiyen veya trans bir bireyin kendisini yanlış ve yalnız hissetmesinden ötürü yardım talep etmesi çok şaşırılacak bir durum değildir. Unutmayalım her LGBTT birey doğuştan süper bilinçle ve kabullenmeyle yeryüzüne inmiyor.

Burada göz ardı edilen diğer bir nokta ise tüm dünyada ve Türkiye’de de hep yok sayılan biseksüellerin de olduğu gerçeğidir. Biseksüel tanımsal olarak hem kendi cinsine hem de karşı cinsine yönelen kişi demektir. Yani örneğin biseksüel bir erkek bir kadına da aşık olabilir, yönelebilir ya da bir erkeğe de. Eğer sözde uzman olan kişi biseksüel bireyi hem cinsinden soğutma yöntemine giderse kişi hayatının geri kalanını karşı cinsine dönük geçirebilir. Görünüşte kişinin yönelimi değiştirilmiş gibi algılanabilir fakat şunu unutmamak gerekir ki kişinin hayatı boyunca hiçbir zaman kendi cinsine dönük ilgisi yok olmaz, yani hisleri yok edilemez sadece baskılanır dolayısıyla da bu kişi hiçbir zaman heteroseksüel olmaz. Varoluşunu yaşama yönünde kendi cinsine dönük kısmını bastırmış bir biseksüel olarak karşı cinsine yönelimi devam eder ve isterse evlenir, çocuk da yapar…

Her şeyin özünde çok temel bir mesele söz konusu aslında. Bu yazıyı okuyan kimileri ne güzel işte karşı cinsine yönelsin, madem mümkün diyor olabilir ancak bu tam da gayr-i ahlaki bir durum! Uzmanların, kişilerin varoluşlarını baskılamaya veya yok etmeye çalışmaya hiçbir zaman hakları yoktur. Burada etik olan kişinin varoluşunun ayırtına varmasına ve bunu gerçekleştirmesine yardımcı olmaktır. Ancak ve ancak tarafsız olarak doğru bilgilerin sunulmasıyla kişi kendi yönelimini keşfedebilir ve yine baskıdan uzak bunu istediği şekilde gerçekleştirebilir…

Bir diğer tartışılan konu da sözde yaygınlaştırma iddiasıydı. Emine Şenlikoğlu’nun mistik ayinleriyle sonradan heteroseksüel olduğuna inanılan ve yüzü gösterilmeyen bir kişiyle Kadir Çelik röportaj gerçekleştirmiş. “Eşcinselliği sana ilk bulaştıran kişiden intikam mı almak istedin?” gibi sorular eşliğinde, Hollywood filmlerini aratmayacak cinsten kurgusu yüksek, kötü bir dedektif filmi tadında bu röportajla da etrafa saçıyorlar bu illeti gibi akıldışı, bilimdışı, insanlık dışı bir yere varılmaya çalışıldı. Durdurun bu tragedyayı, yeter artık bu kadarı da olmaz diye eminim birçok izleyici izlerken çıldırmıştır…

Bir erkeğin bir erkeği, bir kadının bir kadını sevmesiyle veya kişinin kendisini hissettiği cinsiyet de yaşamasıyla nasıl bir şey, ne bulaşıyor? Aşk mı, sevgi mi bulaşan şey? İnsanca yaşamak, varoluşunu gerçekleştirmek mi bulaşan şey? Temelde kişinin istediği kişiyi sevmesi ve ona yönelik ilgi göstermesi olarak mevzuyu anlayabilsek ve kimi sevdiğimin cinsiyeti neden bu kadar önemli? Ya da hangi cinsiyetde olduğumuz ne fark eder diyebilsek…

Azıcık size de “insanlık sevgisi” bulaştırsak ne dersiniz?

Ben özgürlüğü, insan haklarını, sevmeyi, sevgiyi yaygınlaştırıyorum, şimdi söyleyin var mı diyeceğiniz?

18 Aralık 2008 Perşembe

LGBT Hakları Platformu Basın Açıklaması, 18 Aralık 2008

Eğer kabul edilirse, LGBT (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Transeksüel) sorunları üzerine en önemli duyurulardan birisi BM Genel Kurulu’nda bugün ile 20 Aralık arası bir tarihte yayınlanacak.

Eğer açıklamanın yayınlanmasına izin verilirse, eşcinsel eylemlerin suç olmaktan çıkarılması çağrısı yapılacak. Açıklamada aynı zamanda cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği bazlı ayrımcılık da kınanacak.

Her ne kadar bu açıklamanın bağlayıcılığı olmasa da homofobiye ve de cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine karşı ayrımcılığa karşı mücadelede önemli bir adım olacağını düşünüyoruz.

Bizler Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni Birleşmiş Milletler LGBT İnsan Hakları Duyurusu’na destek olması ve de aşağıda belirtilen hususları dikkate almasını talep ediyoruz:

1- Avrupa Birliği’ne üyelik başvurusu yapmış ülkeler arasında bu duyuruya imza atmayı reddetmiş tek ülke Türkiye’dir. Duyuru taslağını imzalayan AB adayı veya adaylık yapmış ülkeler şunlardır: Bosna Hersek, Hırvatistan, Karabağ, Sırbistan ve Makedonya. Avrupa Birliği kuruluş felsefesi insanların varoluş hakkına, özgürlüğe, demokrasiye, eşitliğe, kanunların hükmüne ve de insan haklarına saygıya dayanmaktadır. Bizler Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nden, AB’nin temel kuruluş prensiplerinden birisi olan herkesin insan haklarını korumasını ve de bunu teşvik etmesini cinsel yönelim veya cinsiyet kimliği ayrımı yapmadan sağlamasını talep ediyoruz.

2- IGLHRC’nin (Uluslararası Gey ve Lezbiyen İnsan Hakları Komisyonu) yayınladığı bir açıklamaya göre İslam Konferansı Örgütü bu insan hakları duyurusu protesto eden Vatikan’a destek verecek. İslam Konferansı Örgütü genel sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu’nun Türkiye’den olduğu göz önünde tutulacak olursa bizler de Genel Sekreter’in LGBT konusunda bu organizasyonun pozisyonunu gözden geçirmesi çağrısı yapıyoruz.

3- Bizler Türkiyeli LGBT topluluğu ve örgütleri olarak, herkesin eşit haklara sahip olacağı daha iyi bir dünya için Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin homofobiyi reddetmesini talep ediyoruz.

LGBT Hakları Platformu

İzmir Travesti ve Transeksüel İnisiyatifi

Kaos GL Derneği

Kaos GL İzmir

Lambda İstanbul LGBT Dayanışma Derneği

Mor EL Eskişehir LGBT Oluşumu

Pembe Hayat LGBT Dayanışma Derneği

Piramid LGBT Diyarbakır Oluşumu

10 Aralık 2008 Çarşamba

Gerçek eşitlik, anayasal güvence istiyoruz!


Gerçek eşitlik, anayasal güvence istiyoruz!

Basına ve Kamuoyuna;

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nca kabulünün 60. yıldönümü olan bu gün, yüzyıllar boyunca süren bir mücadelenin sonucunda, insanların doğuştan ve eşit bir biçimde sahip oldukları hakları ifade eden uluslararası bir belgenin kabul edilişinin kutlandığı, insanlık tarihinin önemli bir kilometre taşıdır.


İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, tüm dünya devletleri tarafından ortak değerler olarak kabul edilen insan hakları ilkelerini yansıtmaktadır. Beyanname, tüm insanların hiçbir ayrım gözetilmeksizin yalnızca insan oluşlarından dolayı eşit, özgür ve onurlu yaşama hakkına sahip olduğunu ilan etmektedir. Buna göre herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka bir görüş, doğuş, tabiiyet, servet ya da benzeri başka bir statü gibi herhangi bir ayrım gözetilmeksizin bu beyannamede ileri sürülen tüm hak ve özgürlüklerden eşit bir şekilde istifade eder.

Peki Dünya İnsan Hakları Günü’nün 60.yılında, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığı?

Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayırımcılığı yasağı, Türkiye hukukunda yer almamaktadır. Türkiyedeki tüm lgbtt* bireyler maruz kaldıkları ayrımcılık karşısında yasal bir mücadele zemini bulamamaktadır.

1982 Tarihli Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında, eşcinsellik veya cinsel yönelim konusunda olumlu ya da olumsuz bir düzenleme bulunmamaktadır. Eşitliğe ilişkin genel düzenleyici hüküm 10. Madde’de düzenlenmiştir. Buna göre; “dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep” gibi ayırımcılık sebeplerine açıkça yer verildiği halde “cinsel yönelim” ve “cinsiyet kimliği” olgusuna yer verilmemektedir! Ancak madde metninde belirtilen “…ve benzeri sebeplerle” ibaresi geniş yorumlanarak cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayırımcılığı da bu madde kapsamında değerlendirilebilmesi gerekirken bugüne kadar bu madde lgbtt bireylerin maruz kaldıkları ayrımcılıklar için hiçbir zaman uygulanmamıştır.

Bugün Dünya İnsan Hakları Günü’nde de LGBTT bireylerin cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığı nedeniyle işlerinden çıkartılmaları, özel ve kamusal alanda psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kalmaları, sosyal alandan tamamen dışlanmaları ve en temel hak olan yaşama hakkına yönelik saldırılara maruz kalmaları devam etmektedir.

Bu nedenlerle, LGBTT bireylerin daha fazla insan hakları ihlallerine maruz kalmamaları için hükümet tarafından gerekli her türlü adım atılmalıdır!

Bir kez daha talebimizi yineliyoruz;

Bir an önce anayasanın eşitlik maddesine “cinsel yönelim” ve “cinsiyet kimliği” ibareleri eklenmelidir!


LGBTT Hakları Platformu:


İzmir Travesti ve Transseksüel İnsiyatifi
Kaos GL Derneği
Kaos GL İzmir Oluşumu
Lambdaistanbul LGBTT Dayanışma Derneği
MorEL Eskişehir LGBTT Oluşumu
Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneği
Piramid LGBTT Diyarbakır Oluşumu

*lezbiyen, gey, biseksüel, travesti, transeksüel