Translate

31 Temmuz 2009 Cuma

Izmir'de 3 saldiri, 2 cinayet

BASIN ACIKLAMASINA CAGRI

Son on gun icerisinde, Izmir’de, cinsel yonelim ve cinsiyet kimligini
hedef alan uc ayri nefret saldirisi gerceklestirildi.

17 Temmuz tarihinde, Konak’ta, bir gey evinde bicaklanarak olduruldu.

19 Temmuz’da, Izmir Kemalpasa’da, transseksuel bir kardesimizin cesedi, naylona sarilmis halde gomulu bulundu. Kimligi hala saptanabilmis degil.

24 Temmuz Cuma aksami Alsancak’ta transseksuel arkadasimiz Zirve, bicaklanarak yaralandi.


“Escinsel kanlariyla, transseksuel kanlarina bulanmis ahlakiniz batsin!” demek icin, Cinsel yonelim ve cinsiyet kimligi ayrimciliginin olmadigi, kimsenin kimliginden dolayi baski gormedigi esit ve ozgur bir dunya talebimizi yeniden dile getirmek icin…

1 Agustos Cumartesi Gunu, saat 18. 00'da Kibris Sehitleri’nde Basin Aciklamasi gerceklestiriyoruz.

Nefret suclarina karsi sesini yukseltmek isteyen herkesi Basin Aciklamamiza bekliyoruz.

Yer: Kibris Sehitleri, Tansas onu
Saat: 18.00

LGBT Haklari Platformu
Kaos GL Dernegi
Lambdaistanbul LGBTT Dayanisma Dernegi
MorEl Eskisehir LGBTT Olusumu
Pembe Hayat LGBTT Dayanisma Dernegi
Piramid Diyarbakir LGBTT Olusumu
Siyah Pembe Ucgen Izmir Dernegi

Alakasizlar
Amargi Izmir
Insan Haklari Gundemi Dernegi
Yesiller Izmir

7 Temmuz 2009 Salı

Hesap Verin!

Basına ve Kamuoyuna

Hesap Verin!

4 Temmuz 2009 gece 00.00 sularında Atatürk caddesinde yürüyen iki trans arkadaşımıza beysbol sopalarıyla 5-6 kişi saldırmışlardır. Üzerlerine bira şişesi fırlatan saldırganları arkadaşlarımız caddede bulunan polise şikâyet etmelerine rağmen polis ilgilenmemiş ardından da saldırganlar arkadaşlarımızı sopalarla dövmüşlerdir. Bu ülkede yaşayan herkesi korumakla yükümlü olan polis şiddet mağduru arkadaşlarımıza yardım etmemiş hastaneye götürmek yerine bir de hakaret edip biber gazı sıkmıştır. Bir arkadaşımız yürüyemeyecek halde diğerinin kafasında dikişler mevcut, kolları bacakları yara içinde olan arkadaşlarımızla Devlet Hastanesinde de ilgilenilmemiştir.

Saldırıyı ve saldırganları teşhir ediyoruz!

Edindiğimiz bilgilere göre saldırganların isim ve lakapları ise şöyle; Barış Erkin, Simitçi Erhan, Matis Faruk, Kuaför Hasan ve arkadaşlarıdır. Kırmızı toprak mahallesinde çeteleşen bu ekip sistematik bir şekilde trans arkadaşlarımıza şiddet uygulamakta ve ölümle tehdit etmektedir. Saldırılar aynı yerde belirli aralıklarla aynı kişiler tarafından gerçekleştirilmektedir ve “Kırmızı Toprak Çetesi” diyebileceğimiz bu çeteleşmeye polis acilen müdahale etmelidir!

Kimin Ahlak’ı ?

Kişi güvenliği ve yaşama hakkına doğrudan uygulanan bu baskı, şiddet ve cinsel saldırılar heteroseksist erkek egemenliğinin ürettiği homofobik ve transfobik davranışların uygulanmasıdır. ‘Genel Ahlak’ yaftasıyla ayrımcılığın ve yok saymanın üzeri kapatılarak, yaşadıklarımız meşru gösterilmeye çalışılmaktadır!

Nefret’e Hayır!

Türk Ceza Kanunu’nda “nefret suçu” tanınmalı, nefret cinayetleri son bulmalıdır. Anayasal eşitliği düzenleyen 10. maddeye “cinsel yönelim” ve “cinsiyet kimliği” ibareleri eklenmelidir.

Travesti ve transeksüeller yalnız değildir!

Yasalarca yok sayılarak devlet eliyle meşrulaştırılmaya çalışılan özellikle trans bireylere yönelik nefrete dayalı şiddete karşı ses çıkarıyoruz! Translar yalnız değillerdir, adalet yerini bulana saldırganlar ceza alana kadar bu olayın ve bundan sonraki her olayın her zaman olduğu gibi takipçisi olacağız.

LGBT Hakları Platformu
İzmir Siyah Pembe Üçgen Derneği
Kaos GL Derneği
Lambdaistanbul LGBTT Dayanışma Derneği
MorEl Eskişehir LGBTT Oluşumu
Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneği
Piramid Diyarbakır LGBTT Oluşumu

6 Temmuz 2009 Pazartesi

Çağla ve Melek'in Hakkını Savunmak İçin LGBTT Olmanız Gerekmiyor

Bir de tersinden bakın! Ya siz heteroseksüel olduğunuz için öldürülseydiniz ve biz bunu doğal hatta "gerekli" kabul etseydik?

Pelin Lila

Hayvan değiliz, ama hayvan haklarını savunuyoruz. Çocuk değiliz, ama çocuk haklarını da koruyoruz. Siyah değiliz, işçi değiliz, kadın değiliz, fakir değiliz, Kürt değiliz, başı örtülü değiliz, engelli değiliz, Ermeni değiliz, o değiliz bu değiliz...

Ama yeri geldiğinde hepsinin yanında olabiliyoruz!

Kısacası "karşı" taraftan olmasak da, her birimizin nedenleri ayrı olsa da, aslında sonuç bizi, yaşam tarzımızı ya da geleceğimizi tırnak içinde hiç etkilemeyecek olsa da empati kurup çeşitli kişilere kurumlara ya da yaklaşımlara destek verebiliyoruz.

Peki, sıra LGBTT haklarına geldiğinde neden susuyoruz?

"Heteroseksüel" dünyanın "heteroseksüel" bireyleri olan bizler her türlü hakkı kendimiz için doğal ve kaçınılmaz bulurken; neden bizim gibi olmayanlara en temel hak olan yaşam hakkını fazla görüyoruz?

Henüz 28 Haziran'da Lezbiyen Gey Biseksüel Travesti Transseksüeller (LGBTT) büyük bir coşkuyla ve bir şeylerin değişebileceği inancıyla 17. LGBTT Onur Haftası yürüyüşünü gerçekleştirmişlerdi ki; daha onun sevinci bile doyasıya yaşanamadan, 29 Haziran sabahı gözlerini yeni bir acıya açtılar.

Bir arkadaşlarını, transseksüel olan Hadise'yi, son 3 yılda kaybedilen diğer 29 kişi gibi yine bir nefret cinayetine kurban verdiler ki bu sayıyı sadece gazetelerin üçüncü sayfalarına yansıyan haberlerden biliyoruz.

Üç yılda 30 kişi!

Sebep: heteroseksüel dünyanın ezberini bozmak!

Sonuç : yargısız, sorgusuz sualsiz, en vahşi haliyle ölümler ve gerekli kanun düzenlemeleri olmadığı için asgari cezalarla en kısa sürede aramıza dönecek olan katiller!

Şimdi her şeyi bir tarafa bırakın, tüm önyargılarınızdan kapının öte yanında soyunun ve bu yazıyı okumaya öyle devam edin.

Eşikten başka bir dünyaya adım attığınızı ve o dünyanın bugünkünden çok farklı olduğunu hayal edin. Artık eşiğin öte yanındasınız, bu dünya tüm bildiklerinize aykırı! Tüm ezberlerinizi bozun çünkü burada siz çoğunluğa değil azınlığa dahilsiniz. Siz ve sizin gibi küçük bir azınlık heteroseksüel sadece; geri kalanlar yani dünyanın geneli eşcinsel!

Artık yaşamınızın hangi devresi olur bu bilemem ama bir şekilde bu gerçeğin farkına vardınız, önce kendinizle barıştınız güç bela, sonra etrafınıza açıldınız yavaş yavaş...

Tabi genele uymadığınızdan önce size "hasta" gözüyle baktılar, en yakınlarınız bile bu sırrınızı kabul etmekte zorlandılar, kapı kapı her doktoru dolaştınız bu derde deva bulabilmek için, tabi zorla!

Bunun geçici bir durum olduğuna, iyileşebileceğinize inanan yakınlarınız baktılar ki sonuç değişmiyor, bu sefer sizi ötekileştirdiler sapıklıkla yaftalayarak!

Çoğu kez sizden kaçtılar... En yakınınızdakilerin bile desteğini alamazken, tek başınıza ayakta kalmaya çalıştınız. Herkes gibi iyi bir eğitim almaktı hayaliniz ama okulda barındırmadılar sizi, çalışmak istediniz iş vermediler, aşık oldunuz açılamadınız ya da açıldınız alay konusu edildiniz, en adi en ağza alınmaz lafları işittiniz, gururunuz yerle bir edildi her fırsatta, herkesin başına gelebilecek ve üstelik mağdur tarafın siz olduğu durumlarda sadece cinsel yöneliminiz nedeniyle hiçbir hakkınız gerektiği gibi korunmadı ilgili mercilerce!

Ve bir gün cinsel kimliğinizden başka hiçbir farkınız yokken ötekilerden, insan olduğunuz gerçeği de unutuldu. En vahşi, en acımasız ve en keyfi haliyle yaşam hakkınız elinizden alındı, cesediniz bir yol kenarında tesadüfen bulundu ki bulundu ise şanslısınız; en azından sizi yok sayan bu dünyada, bilmem hangi mezarlıkta bir yeriniz olacak!

Nasıl ama yukarıdaki tablo? Ki bu en yalın, en basit örnekleriydi başınıza gelebileceklerin! Ya dünya, yukarıdaki gibi, heteroseksüel bireylerin çoğunlukta olduğu bir yer olmasaydı? Siz ya da sevdikleriniz, sadece cinsel kimliğiniz nedeniyle, yani sadece kişinin kendisini ilgilendiren bir sebepten ötürü her türlü ayrımcılığa, şiddete, sömürüye ve aşağılanmaya maruz bırakılsaydı? Daha da kötüsü ölümle cezalandırılsaydı? O zaman ne hissederdiniz? Yine bugünkü gibi susar mıydınız ya da sadece duyduğunuz anlık üzüntülerle mi yetinirdiniz? Herkesle her şeyle kurduğunuz empatiyi hadi bu seferlik de LGBTT'lerle kurun ve her şey bir yana yaşam hakkının sorgusuz sualsiz bu dünya üzerinde varolan her canlıya tanınması gerektiğini hatırlayın!

Bu dünya üzerindeki her canlının koşulsuz yaşam hakkı olduğunu ve kendimizinkine, bize benzeyenlerinkine ne kadar sahip çıkıyorsak; bizden farklı olanlarınkine de o kadar sahip çıkmamız ve saygı duymamız gerektiğini unutmayın!

Türk Ceza Kanunu'nda nefret sucu tanımı yapılmadıkça LGBTT bireylere yönelik suçların failleri ceza indirimlerinden faydalanmaya devam edecekler.

Anayasal eşitliği düzenleyen 10. maddeye cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ibareleri eklenmedikçe bu failler kendileriyle eşit bir yurttaşa yönelik suçlar işlediklerini bilmeyecek, yargı keyfi uygulamalarına devam edecek.

Siz heteroseksüel bireyler, tamamen toplumsal cinsiyet temelli, patriarkal öğretilerin getirdiği ön yargılarınızla LGBTT bireylere karşı işlenen nefret suçlarına karşı sessiz kaldıkça Ahmet Yıldız, Dilek İnce, Ebru, Melek ve Hadise'nin acısına yeni acılar eklenecek.

Belki de bir sonraki kurban hemen yanı başınızda tanıdığınız biri, belki hala "düzelir" umuduyla beklediğiniz biricik evladınız olacak!

Unutmayın, cinsel kimliği her ne olursa olsun, yaşam hakkı elinden alınan bir "insan". Tıpkı sizin gibi, eşiniz, çocuğunuz, anneniz, babanız gibi...

Homofobiyi bir kenara koyun, insanca yaşamak ve daha önemlisi yaşamak için mücadele veren, sizin gibi olmayan ama ne size ne yaşam tarzınıza, ne inançlarınıza ne de sizin kabul ettiğiniz bu dünyaya tehdit oluşturmayan LGBTT bireylere destek olun. Nefret Suçları yasal olarak tanınsın. Anayasa'nın 10. maddesine cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ibareleri eklensin. Sizden hiçbir farkı olmayan onca insanı katledenler hızla yakalansın ve etkin bir şekilde yargılamayan sorumlular adil bir şekilde soruşturulsun. Adaletin yanlış işlerliğine sadece sizi ilgilendiren konularda kendiniz için ses yükseltmeyin; hak ve hürriyetler herkes için savunulursa ancak tam anlamıyla korunabilir.

LGBTT bireylerin insan haklarının, temel bir insan hakları meselesi olduğu kavranmalıdır. Yaftalanmaktan korkmadan buna inanan herkes LGBTT'lerin hakları adına ses çıkarabilmeli ve destek olmalıdır.

LGBTT'leri desteklemek için de lezbiyen, biseksüel, travesti, transseksüel ya da gey olmanız gerekmez, insan olun, insana değer verin yeter!

4 Temmuz 2009 Cumartesi

Duruşmalara Çağrı !

Melek 11 Nisan 2009'da katledildi.
Çağla 21 Mayıs 2009'da katledildi.
Bıçağı tutan eller yakalandı. Davalar açıldı. Peki hakikatle yüz yüze gelecek miyiz? Ve adalet sağlanacak mı?
İnsanların kimliklere duyulan düşmanlık nedeniyle öldürülmemeleri için, etkin, etkili soruşturmalarla faillerin yakalanması için, katillerin haksız tahrik indirimleri ile ödüllendirilmemesi için, dostlarımız Melek ve Çağla’nın ve katledilen bütün LGBTT bireylerin anısı için duruşmaları sonuna kadar takip edeceğiz.

Hakikat ve adalet istiyoruz!

LGBTT Hakları Platformu olarak bütün duyarlı kitle örgütleri ile bireyleri de LGBTT bireylerin yaşam hakkına sahip çıkmak için duruşmalarda dayanışmaya çağırıyoruz.

Çağla’nın duruşması:

Yer : Ankara Adliyesi 5. Ağır Ceza Mahkemesi

Tarih : 08 Temmuz 2009

Saat : 10.30

Melek’in duruşması:

Yer : Ankara Adliyesi 6. Ağır Ceza Mahkemesi

Tarih : 9 Temmuz 2009

Saat :14.00

ARTIK YETER! NEFRET CINAYETLERI SON BULSUN!

ARTIK YETER! NEFRET CINAYETLERI SON BULSUN!

29 Haziran 2009 Pazartesi gunu oldurulen transseksuel arkadasimiz Hadise, son 3 yilda nefret cinayetlerine kurban verdigimiz 30. arkadasimiz. Olumlerinden haberdar olamadigimiz nefret cinayeti kurbanlarinin sayisinin bunun cok uzerinde oldugunu biliyoruz.


Turk Ceza Kanunu’nda “nefret sucu” tanimi yapilmadikca Lezbiyen, Gey, Biseksuel, Travesti ve Transseksuel (LGBTT) bireylere yonelik suclarin failleri ceza indirimlerinden faydalanmaya devam edecekler.


Anayasal esitligi duzenleyen 10. maddeye “cinsel yonelim” ve “cinsiyet kimligi” ibareleri eklenmedikce bu failler kendileriyle esit bir yurttasa yonelik suclar islediklerini bilmeyecek, yargi keyfi uygulamalarina devam edecek.


Bizler LGBTT bireylere karsi islenen nefret suclarina karsi sessiz kaldikca Ahmet Yildiz, Dilek Ince, Ebru, Melek ve Hadise’nin acisina yeni acilar eklenecek ve belki de bir sonraki kurban biz olacagiz.


Sessizce siramizi beklemeyecegimizi ilan ediyoruz!
Nefret Suclari yasal olarak taninsin!
Anayasa’nin 10. maddesine “cinsel yonelim” ve “cinsiyet kimligi” ibareleri eklensin!
Arkadaslarimizi katledenleri hizla yakalayip etkin bir sekilde yargilamayan sorumlular adil bir sekilde sorusturulsun!


LGBTT Bireylerin Insan Haklari’nin temel bir insan haklari meselesi oldugunu dusunen tum kisi ve yapilari dayanismaya cagiriyoruz.

LGBT Haklari Platformu
Izmir Siyah Pembe Ucgen Dernegi
Kaos GL Dernegi
Lambdaistanbul LGBTT Dayanisma Dernegi
MorEL Eskisehir LGBTT Olusumu
Pembe Hayat LGBTT Dayanisma Dernegi
Piramid Diyarbakir

3 Temmuz 2009 Cuma

19 OCAK'I HATIRLIYOR MUSUNUZ?

Arkadasimiz, agabeyimiz, kardesimiz Hrant Dink 2,5 yil once katledildi.

19 Ocak gunu islenen cinayetten beri olanlari hep birlikte takip ettik.

Hrant Dink davasinin magdurlari, taniklari ve takipcileri olarak

davalarin pesini hic birakmadik. Her dava gunu, arkadasimizi katleden

karanliga karsi sesimizi cikartmak icin Besiktas'ta bulustuk. 19 Ocaklarda,

Hrant Dink'i anmak icin vuruldugu yerde biraraya geldik.

Bu kez, 4 Temmuz Cumartesi gunu saat 18.30'da Galatasaray Meydani'nda

bir araya gelecegiz. Hrant icin, adalet icin bir vicdan zinciri olusturacagiz.

Bir kez daha kalabaliklarla, hem 6 Temmuz sabahi 2. yilini tamamlayacak olan

mahkemeyi hatirlayacagiz, hem de arkadasimizi anacagiz.

Bu ulkede vicdan ve akli biraraya getiren cok onemli bir gundu 19 Ocak.

Cok buyuk bir kaybin ardindan hep birlikte olmayi basardik.

Arkadasimiz Hrant Dink ve bu ulkenin gelecegi icin bir kez daha

biraraya gelmek, onun icin bir kez daha en gür haliyle

sesimizi duyurmak istiyoruz.

Vicdan ve akil icin

bu birliktelige ihtiyac var.

4 Temmuz'da 18.30'da

Galatasaray Meydani'nda,

6 Temmuz'da 10.00'da

Besiktas Meydani'nda.

Hrant icin Adalet icin.

2 Temmuz 2009 Perşembe

17. LGBTT Onur Yürüyüşüne Yaklaşık 3 Bin Kişi Katıldı!


17. LGBTT Onur haftası, Taksim Meydanında, yaklaşık üç bin kişinin katıldığı yürüyüşle sona erdi.
Yürüyüşe Hande Yener, ilk açık eşcinsel siyasetçi Harvey Milk'in yeğeni Stuart Milk, Esmahan Aykol, Cem Başeskioğlu, Şahika Yüksel, Melek Göregenli, Mustafa Sütlaş, Gülnur Savran'ın yanı sıra Alman Yeşiller Partisi temsilcileri, Milletvekili Ska Keller ve Alman Sosyal Demokrat Milletvekili Mechthild Rawert de katıldı.
Galatasaray Lisesi'ne kadar sloganlarla, şarkılarla yürüyen kalabalık "Ne yanlış ne yalnızız", "Buradayız alışın" ve "Annenim, kardeşimin yanındayım" "Baskı şiddet ahlaksa biz ahlaksızız", "Ahmet Yıldız'ın katillerini bulun" dövizleri taşıdı.



fotoğraf galerisi için; http://www.bianet.org/galeri/17-lgbtt-onur-yuruyusune-yaklasik-3-bin-kisi-katildi

"Türkiye'deki LGBT Mücadelesi Dünya İçin Çok Önemli"

"Dünyadaki hareketin Türkiye'deki LGBT mücadelesine yüzünü çevirmesi gerek" diyen Stuart Milk, "Amcası Harvey Milk'in hayatta olsaydı New York ya da San Francisco yerine İstanbul'daki Onur Haftası'na geleceğini" söylüyor.

İstanbul - BİA Haber Merkezi
30 Haziran 2009, Salı

Açık eşcinsel siyasetçi ABD'li Harvey Milk'in yeğeni Lezbiyen Gey Biseksüel ve Trans (LGBT) hakları aktivisti Stuart Milk'le yaptığımız söyleşinin bu bölümünde Türkiye'deki gözlemleri, Onur Haftası ve yürüyüşü hakkında konuştuk.

Söyleşinin ilk bölümünü okumak için tıklayınız.

Türkiye'deki LGBTT Onur Haftası'na davet edildiğinizde neler düşündünüz?

Çok heyecanlandım. ABD'de düzenlenen bazı etkinlikler yerine İstanbul'a gelme nedenim Türkiye'nin küresel LGBT mücadelesinde anahtar bir ülke olduğunu düşünmemdi. Ve daveti seve seve kabul ettim.

Ben ülkeniz dışında herhangi bir ülkenin doğu ile batı arasında köprü olabileceğine inanmıyorum. Türkiye insan hakları konusunda çok önemli bir işleve sahip. Burada olmaktan dolayı çok mutluyum.

Geldikten sonra fikriniz değişti mi?

Gelmeden önce iyimserdim. Geldikten ve buradaki LGBT mücadelesini gördükten ve aktivistlerle tanıştıktan sonra daha da iyimser oldum.

Neler gözlemlediniz peki?

Türkiye'deki mücadele hem iç hem de dış olmak üzere iki koldan sürüyor. LGBT cemaatlerinde şu çok zor; insanlar hakları yokken ama halk onların varlıklarına karışmıyorken hareketi büyütmek zorlaşıyor. "Bana karışan yok, barıma gidebiliyorum" diyen insanları aktive etmek çok zor. Ortada olmak doğrudan taraf olmanın önündeki en büyük engel.

Örneğin ABD'de Kuzey'deki siyahların bazı hakları varken Güney'dekilerin hiçbir hakkı yoktu. Güneydekiler hak talebiyle mücadeleye başladı ve Kuzey'dekilerin bir kısmı bu mücadeleye dahil olmadı. Mücadelenin sonunda Güneydekiler eşit haklara sahip oldular ama Kuzey'dekilerin bazı hakları tanınmadı.

Panellere ortalama 100 kişi geldi. bu organizasyonla, bunu düzenleyenlerle ilgili bir şey değil. insanlar neden panele gelip, tartışayım dediği için oluyor. Mesela partilere yüzlerce insan geldi. Gey barlara da yüzlerce insan gidiyor. Sanırım bu durumu iyi özetliyor.

28 Haziran Pazar günü düzenlenen yürüyüş nasıl geçti sizin açınızdan?

Yürüyüş benim iyimserliğimi ve umutlarımı daha da arttırdı. Sadece yürüyüş de değil, yürüyüş esnasında caddeden geçen insanların tavrı da. İnsanlara karışılmaması, kimsenin kimseyi taciz etmemesi çok önemliydi. Bugün "gelişmiş" dediğimiz ABD'de bile her yürüyüşe müdahale ediliyor.

Öte yandan biraz da üzüldüm.

Neden?

Çünkü dünyanın gözlerinin buradaki mücadeleye odaklandığını göremedim. Almanya'dan milletvekilleri vardı ama LGBT cemaatinin burayı yeterince fark etmemesi ve izlememesi beni üzdü.

Bana inanın Harvey Milk hayatta olsaydı ve burada olanları görür, New York ya da San Francisco yerine İstanbul'daki Onur Haftası etkinliklerine gelirdi.

Türkiyeli LGBTT aktivistlerine ve cemaatine neler söylemek istersiniz?

İki şey. Onlara sahip olduklarından daha fazlasına sahip olduklarını görmelerini, onlara bunu daha çok anlatmak isterdim. Bence ülkenizdeki aktivistler bunun tam olarak farkında değiller. Hem Türkiye'de hem de dünyada ne kadar önemli bir etkiye sahip olabileceklerini fark etmiyorlar.

Bence küresel hareket burayı fark etmeli ve kaynaklar sağlamalı. Ama bunu "kurtarma" planı olarak yapmamalılar.

Nelson Mandela'nın yaşadığı çok güzel bir olay var. O hapisteyken uluslararası gruplar ziyaretine geliyorlar ve "size yardım etmek için geldik" diyorlar. O da "Benim için geldiyseniz sizin yardımınızı istemiyorum. Ama eğer buraya bana yardım ederken kendinize yardım edeceğinizi düşünerek geldiyseniz başımın üstünde yeriniz var" diyor. Bence Türkiye'deki LGBT hareketi dünyadaki mücadelenin Nelson Mandela'sıdır.

Bunu sizin aracılığınızla herkese söylemek istiyorum; burada olmak çok büyük bir onur ve ayrıcalık. Beni davet ettikleri için organizasyon ekibine çok teşekkür ediyorum.(BÇ)

* LGBT kısaltması Türkiye'de Lezbiyen Gey Biseksüel Travesti ve Transseksüel (LGBTT) olarak kullanılıyor.

* Fotoğraf: Emine Özcan