Translate

28 Nisan 2010 Çarşamba

Homofobi Karşıtı Buluşma Eskişehir

5 Mart 2010 Tarihinde Trabzonda ilk ayağı gerçekleştirilen ve 16 Mayıs 2010 tarihinde Ankarada yapılacak Homofobiye Karşı Yürüyüş ile son bulacak olan 5.Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşmanın Eskişehir ayağı sizlerin katılımıyla 30 Nisan Cuma günü EGEV'de gerçekleşecektir.

Program aşagıdaki gibidir:

30 Nisan CUMA 2010, saat 16:00
Medyanın Homofobisi, Homofobinin Medyası
Moderatör, Remzi Altunpolat
Facebookta Nefret Söyleminin Üretimi ve Pekiştirilmesi, Eser Aygül,
Homofobinin Medya Seyri, Özge Gökpınar
Türk Medyasında Lezbiyenliğin Sunumu, Pelin Kalkan

EGEV;Cumhuriye Mh. Yıldırımer Sk. Özşahin Apt. 28/1
(doktorlar caddesi yapıkredinin ordan cengiz topel caddesine yani ışıklardan karşıya geçin, yemek dükkanları vs. var, köşede anadolu bank'ı göreceksiniz o aradan sağa girip çok az yürüyüp ilk sola dönüceksiniz. egev sağınızda kalmış olacak.

27 Nisan 2010 Salı

Cinayetlere Sessiz Kalma, Nefrete Ortak Olma !

Siyah Pembe Üçgen Derneği, Hevjin Diyarbakır LGBTT Oluşumu, Kaos GL Derneği, Lambdaistanbul LGBTT Derneği, Morel Eskişehir LGBTT Oluşumu İzmir’de öldürülen transeksüel Azra’nın öldürülmesi sonrasında açıklama yaparak olayı kınıyoruz!

27 Nisan 2010 Salı saat sabah 05.45 sularında, İzmir’de Azra adındaki transeksüel arkadaşımız, arabasının içinde başından silahla vurularak öldürülmüş şekilde bulundu.
İzmir'de 3 gün içinde, 7.65 milimetre çapındaki tabancayla işlenen cinayetlerin devamı olduğu düşünülen Siyah Pembe Üçgen Derneği üyesi 30 yaşındaki Azra isimli transeksüel arkadaşımız Tarihi Kemeraltı Çarşısı 913 Sokak'ta Kavaflar İşhanı önünde park halindeki kapısı açık aracın içinde yarı çıplak ve başından vurularak öldürülmüş olarak bulundu. Çağrılan uzman ekiplerin incelemesinde, Azra'nın sol kulağından giren kurşunla öldürüldüğü belirlendi, yerde patlamamış 7.65 milimetre çapında mermi bulundu. Otomobilde Azra'nın telefonu ve çantası da bulunamadı. Azra'nın cinayetinde kullanılan tabancanın pazar gecesi Balçova'da öldürülen üniversiteli Ayşe Selin Ayla cinayetinde kullanılan tabanca olduğu ortaya çıktı. Polis iki cinayette de 7.65 çapındaki mermi kovanlarının ilk incelemesinde bu sonuca ulaştı.
Aynı gece içerisinde katil zanlısı olduğu tahmin edilen kişinin birkaç transeksüel kadını daha benzer şekilde tenha yerlere götürmeye çalışması üzerine şüphelenerek uzaklaştıkları öğrenildi . Azra'nın öldürüldüğü yere ulaşan arkadaşları transeksüel kadınlara yönelik keyfi ve sert uygulamalar neticesinde güvensiz ortamlarda yaşamak zorunda kalmışlardır.

Son günlerde Silah Edinme Kanunu ile hükümetin bireysel silahlanmayı teşvik edecek ve silahlı saldırıları artıracak çalışmalar yapması anlaşılır gibi değildir. Bu noktada, halihazırda nefret cinayetine maruz kalmakta olan eşcinsel, biseksüel ve trans bireyler hükümetten yaşam haklarını güvence altına alacak önlemler beklerken, kendilerini endişeye sevk eden uygulamaların muhatabı olmaktadırlar.
basın açıklamasından:
“27 Nisan 2010 saat sabah 05.45'te derneğimiz Siyah Pembe Üçgen İzmir'in ilk üyesi sevgili Azra'yı vahşi bir cinayet sonucu kaybettik. Arabasında başından silahla vurulmuş bir şekilde konak tarihi Kemeraltı Çarşısı'ndaki Kavaflar İşhanı önünde bulunan Azra, transeksüellere yönelik nefret cinayetlerinin sonuncusu oldu. İzmir'de LGBTT (lezbiyen gey biseksüel travesti ve transeksüel) bireylere yönelik nefret suçları ve ayrımcılığa karşı mücadele eden derneğimizin üyesini ne yazık ki bir nefret cinayeti sonucu kaybetmiş olmanın üzüntüsü içerisindeyiz. Bu cuma günü (30 Nisan 2010) üçüncü celsesi görülecek olan derneğimiz aleyhine açılan kapatma davasının arifesinde LGBTT bireylerin örgütlenmelerinin ne kadar önemli olduğu bir defa daha ortaya çıkmış oldu. LGBTT bireyleri kolay hedef haline getiren zihniyetin karşısında “Derneğimle uğraşma katilleri yakala” çağrımızı üzüntü ve öfke içerisinde yineliyoruz.”
Siyah Pembe Üçgen İzmir
Hevjin Diyarbakır LGBTT Oluşumu
Kaos GL Derneği
Lambdaistanbul LGBTT Derneği
Morel Eskişehir LGBTT Oluşumu

26 Nisan 2010 Pazartesi

Senin Hormonlu Domates Adayın Kim?

23 Haziran’da, 18. LGBTT Onur Haftası kapsamında sahiplerini bulacak ödüllere aday olmasını istediğiniz isimleri hormonludomates@gmail.com adresine yollamanızı istiyoruz.
İlk kez 2005’te verdiğimiz Hormonlu Domates ödüllerinin amacı kamusal alanda LGBTT bireyler hakkında homofobik sözler sarf eden ve/veya uygulamalarda bulunan kişi ve kurumları teşhir etmekti. İlk yıl ödül kazanan isimleri biz seçmiştik.
2006’dan bu yana adayları da kazananları da sizler belirlediniz.
Ödülü geçen yıl Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç, Diyanet İşleri Başkanlığı, Vakit gazetesi, Meclis Anayasa Komisyonu Başkanı AKP'li Burhan Kuzu, oyuncu Fikret Kuşkan, Kanal D'de ekrana gelen "Çok Güzel Hareketler Bunlar", psikiyatrist Nevzat Tarhan, Diyanet İşleri Başkanlığı, Şahan Gökbakır’ın oynadığı “Recep İvedik” filmi, İzmir’deki Miko Kafe, Para ve Katolik kilisesi aldı.
Jüri Özel Ödülü de eşcinselliğin hastalık olduğunu söyleyen İnsanca Yaşam Derneği Başkanı Okşan Öztok'a ve eşcinselleri bu hastalıktan kurtardığını iddia eden Emine Şenlikoğlu'na verildi.
Daha önceki yıllarda ödül kazanlar arasında Hülya Avşar, Alişan, Oktay Kaynarca, Türk Silahlı Kuvvetleri, Mehmet Ali Erbil, Erol Köse ve Deniz Baykal, İstanbul, Ankara ve Bursa Emniyet Müdürlükleri, Okan Bayülgen gibi isimler ve kurumlar vardı.

lambdaistanbul.org

23 Nisan 2010 Cuma

Eşcinsel Danışma Hattı Beş Gün Çalışıyor...

Lambdaistanbul Eşcinsel Danışma Hattı bundan sonra hafta içi pazartesi, salı ve cuma; hafta sonu da saat 17.00 ile 19.00 arasında hizmet verecek.
2004'te açılan destek hattı lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transeksüel bireylere bilgi, öneri ve danışmanlık hizmeti vermek amacıyla kuruldu.
Cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim, ayrımcılık, çevre baskısı, açılma, askerlik, cinsel sağlık, kısacası sosyal alanda karşılaşılan her türlü durumla ilgili danışma hattından destek almak mümkün.
Lambdaistanbul Eşcinsel Danışma Hattı: 0212 244 57 62. Daha fazla bilgi için: lambdaistanbul

22 Nisan 2010 Perşembe

Türkiye Psikiyatri Derneği Bahar Sempozyumu Yapıldı



Türkiye Psikiyatri Derneği’nden Uzm. Dr. Halis Ulaş: “Eşcinselliğin bir hastalık ya da insanlık geleceğini tehdit eden bir durum, soyu ortadan kaldırabilecek bir durum gibi 'faşizan' bir şekilde ele alınmamasını düşünüyoruz. İnsanlık içerisinde var olan bir yönelimdir ve kesinlikle hastalık değildir"
Türkiye Psikiyatri Derneği Dış İlişkiler Sekreteri Uzm. Dr. Halis Ulaş: “Eşcinselliğin bir hastalık ya da insanlık geleceğini tehdit eden bir durum, soyu ortadan kaldırabilecek bir durum gibi 'faşizan' bir şekilde ele alınmamasını düşünüyoruz. İnsanlık içerisinde var olan bir yönelimdir ve kesinlikle hastalık değildir"
Türkiye Psikiyatri Derneği Yıllık Toplantısı ve 14'üncü ahar Sempozyumu Antalya'nın Kundu Turizm Bölgesi'nde bulunan Kervansaray Otel'de gerçekleştirildi. Psikiyatrik Epidemiyoloji Çalıştayı ve Sempozyumu'nun da gerçekleştirildiği kongrede 500 katılımcı yer aldı.

Kongreyle ilgili düzenlenen basın toplantısına Türkiye Psikiyatri Derneği Genel Başkanı Doç. Dr. Doğan Yeşilbursa, Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Tunç Aklın, Genel Sekreteri Doç. Dr. Burhanettin Kaya, Prof. Dr. Ömer Aydemir, Uzm. Dr. Halis Ulaş, Uzm. Dr. Mehmet Yumru, Yrd. Doç. Dr. Ayşe Devrim Başterzi, Uzm Dr. Agah Aydın katıldı.

Kadınlar Erkeklere Göre Daha Sık Depresyon Yaşıyor
Toplantının açılış konuşmasını yapan Türkiye Psikiyatri Derneği Duygudurum Bozuklukları BÇB Koordinatörü Prof. Dr. Ömer Aydemir, depresyon hastalığının 2010 yılı başında yayınlanan bir çalışmaya göre yüzde 8-10 arasında olduğunu söyledi. Yaşam boyu depresyona yakalanma riskinin kadınların erkeklere göre daha fazla olduğunu belirten Aydemir; "Türkiye'de erkeklerde on erkekten bir tanesi, kadınlarda ise her dört kadından bir tanesi yaşamlarında en az bir kez depresyon hastalığına yakalanacaktır" dedi.

Depresyonda Ölüm Riski Yüzde 15
Etkili tedavi edilmeyen depresyonda intihar ve ölüm riskinin yüzde 15 olduğunu belirten Aydemir, "Bunun dışında, hastalar yaşam içindeki aktivitelerini sürdüremezler ve iş, aile ve sosyal yaşamları olumsuz etkilenir. Depresyon şu anda dünyada en fazla yeti kaybı oluşturan hastalıklar sırasında dördüncüdür, 2020 yılında ise ikinci sırada olacaktır" dedi.

"Depresyon mutlaka etkili bir şekilde tedavi edilmesi gerekiyor" diyen Aydemir, "ABD'de yapılan bir çalışmaya göre hastaların yaklaşık yarısı hiçbir tedavi almıyor. Tedavi alanların yüzde 51'in ise yüzde 21'lik bir kesimi etkili bir tedavi alıyor. Yani yüzde 80'i ya hiç tedavi almıyor ya da anlamlı bir tedavi almıyor. Toplum olarak depresyona biraz duyarsız. Türkiye'de de aynı rakamların çıkacağını tahmin ediyorum" ifadelerini kullandı.

Antidepresanlar Başarılı Sonuçlar Veriyor
Antidepresan ilaç tedavilerinin etki göstermedikleri ve işe yaramadıkları yönünde tartışmaların sürekli olduğunu hatırlatan Aydemir, "Çalışmalar depresyon hastalık düzeyinde bulunduğunda antidepresanlar çok başarılı sonuç verdiğini gösteriyor. Ama depresyon bir hastalık değil de, gündelik moral bozukluğu düzeyinde ise antidepresanlar işe yaramamaktadır. Yani depresyon hastalığında mutlaka bir etkili tedavi yapmak gerekirken, sadece moral bozukluğu veya yaşadığı olaylara bağlı üzüntü veya mutsuzluk yaşayan bir kişi hastaymış gibi tedavi edilmemelidir. Bunun ayrımını da psikiyatri hekimleri yapabilmektedir" şeklinde konuştu.

Ruh Ve Sinir Hastalıkları Geçici Görülüp Tedavi Olmuyor
Toplantıda konuşan Uzm. Dr. Mehmet Yumru, 2006 yılında Gaziantep'de 500 kişi üzerinde yapılan bir araştırmanın düşündürücü sonuçlar verdiğini söyledi. Araştırmaya katılanların yüzde 56.6'sı psikologları konuşma yoluyla, psikiyatristler ise ilaçla tedavi eden kimseler olarak değerlendirdiklerini belirten Yumru, "Araştırmaya katılanlar ruh ve sinir hastalıklarını yüzde 89,2 oranında tedavi edilebilir bulmuştur. Depresyon belirtilerinin olduğu sırada 'Bu durumda ne yaparsınız?' şeklindeki soruya deneklerin yüzde 57'si 'Geçici bir durum olduğunu düşünür ve hiçbir şey yapmam' diye yanıtlamıştır. Şizofreni belirtileri verilip 'Bu durumdaki yakınınıza ne yaparsınız?' diye sorulduğunda yüzde 51.8'i 'Psikiyatriste götürürüm' cevabını vermiştir" dedi.

Panik Atak Hastaları İç Hastalıkları Uzmanına Gidiyor
Ruh sağlığı ile ilgili sorun yaşayan kişilerin nereye başvuracakları konusunda kararsızlık yaşadığını söyleyen Yumru, "Panik bozukluk belirtileri tanımlanıp, 'Bu durumda ne yaparsınız?' diye sorulduğunda deneklerin yüzde 57'si iç hastalıkları doktoruna gideceğini belirtmişti ve bu cevabı veren deneklere bir sonraki soruda 'İç hastalıkları doktorunuz sizi psikiyatriste yönlendirirse ne yaparsınız?' diye soruldu. Bu soruyu deneklerin yüzde 64.1'i 'Psikiyatriste giderim' şeklinde cevaplarken, deneklerin yüzde 16'sı ise başka bir iç hastalıkları doktoruna gideceğini belirtmişlerdir. Bu yüzde 16'lık oran gerçekten çok düşündürücüdür" değerlendirmesinde bulundu.

Gazetecilerin 'Kadınlar neden erkeklere göre daha fazla depresyon yaşıyor?' şeklindeki sorusunu yanıtlayan Yrd. Doç. Dr.Ayşe Devrim Başterzi, kadın ile erkek arasında hormonel farklılıkların bulunduğunu söyledi.

İşsizlik Depresyonu 11 Kat Arttırıyor
Toplumda kadının rolü ve yeri ile ilgili erkeklere göre farklılıklar bulunduğunu belirten Başterzi, "Kadınlarda hormonel etkinlerinin yanında toplumsal cinsiyet ile ilgili gelen birçok yük var. Yoksulluk ve şiddetin kurbanı olarak erkeklerden daha fazla etkilendikleri için depresyon daha fazla görülüyor. Ayrıca düşük eğitim seviyesinin erkeklerden az eğitim almalarının depresyon sıklığının arttırdığını düşünülüyor. Doğum sonrası depresyon düşük gelir, düşük eğitim seviyesi, işsizlik, gebelik sırasında evli değilse depresyonun sıklığı 11 kat artıyor" şeklinde konuştu.

Eşcinsellik Bir Hastalık Değildir
Türkiye Psikiyatri Derneği Dış İlişkiler Sekreteri Uzm. Dr. Halis Ulaş, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf'ın 'Eşcinsellik bir hastalıktır' açıklamasının ardından eşcinseller tarafından protesto edilmesiyle gündeme taşınan konuyla ilgili açıklamada bulunarak, eşcinselliğin hiçbir şekilde hastalık olmadığını söyledi. Eşcinselliğin tercih olduğu konusunda da ciddi tartışmaların bulunduğunu Ulaş, "Toplumun geneli heteroseksüel ya da biseksüel dönemindeyse bir yönelim olarak kabul ediliyor. Yani bir hastalık ya da tedavi edilmeye zorlanması gereken bir durum, insanlık geleceğini tehdit eden bir durum, soyu ortadan kaldırabilecek bir durum gibi 'faşizan' bir şekilde yaklaşım olarak ele alınmamasını düşünüyoruz. İnsanlık içerisinde var olan bir yönelimdir ve kesinlikle hastalık değildir" dedi.

Türkiye Psikiyatri Derneği Genel Başkanı Doç. Dr. Doğan Yeşilbursa ise Türkiye'de resmi bilirkişi olarak tanımlanan Adli Tıp Kurumu'nun çalışmalarına yönelik problemlerin bulunduğunu söyledi. Problemlerin Adli Tıp Yasası ve örgütlenmesinden kaynaklandığını belirten Yeşilbursa, "Mahkemeler alışkanlıklarından dolayı Adli Tıp Kurumunu tek adres olarak gösteriyor. Bu nedenle adli tıp kurumundan aylar sonraya randevu veriliyor. Bu problemleri aşmak için üniversitelerin çocuk ve ruh sağlığı bölümleri ile kentlerde bulunan hastanelerin çocuk ve ruh sağlığı bölümleri de bilirkişilik hizmeti vermesi gerekiyor. Bilirkişi kurumlarının arttırılması gerekir" yorumunda bulundu.

21 Nisan 2010 Çarşamba

Bilkent Üniversitesi’nde Homofobik Saldırı!

Bilkent Üniversitesi’nde 16 Nisan’da Radyo Bilkent’in düzenlediği Kırmızı Alarm Partisi’nde iki öğrenci homofobik şiddete maruz kaldı. Şiddete maruz kalan öğrenciler olayı detaylı olarak Kaos GL’ye anlattılar
“16 Nisan Cuma gecesi okulumuzda (Bilkent Üniversitesi) Radyo Bilkent'in düzenlediği Kırmızı Alarm Partisi’nde, ben ve arkadaşımın başımıza ne yazık ki talihsiz bir olay geldi. Olayın gidişatı ise şu şekilde gerçekleşti:
Partide eğlenirken dans pisti alanı konusunda güvenlik görevlisinin bulunduğu yersiz müdahale sonucu aramızda tartışma çıktı ve o esnada herhangi bir ilişkimizin olmadığı bir şahsın uzaktan koşarak gelip tekme göğsüme doğru atmasıyla başlamış oldu. Daha sonra arkadaşının da saldırması ve etraftaki insanların ayırması ile olay son buldu o bölgede. Parti bitiminde ise insanlar dağılırken, yanlarına birkaç kişi daha alıp aynı saldırganların tenha bir yerde tekrar saldırması ile asıl saldırı gerçekleşmiş oldu.
Parti alanında yaşanan olayda güvenlik görevlilerinin sessiz kalması ve öğrendiğimiz kadarıyla hakkımızda nefret içerikli söylemde bulunduklarını öğrenmemiz sonucu okul yönetimine ilgili güvenlik görevlilerini şikayet etmiş bulunmaktayız. Bunun dışında aldığımız darp sonucu Atatürk Hastahanesi'nden aldığımız darp raporları da elimizde bulunmaktadır. Saldırganların adlarını tespit etme aşamasındayız şu anda.
Olay gidişatından, yapılan ilk saldırı girişimini ele alacak olursak, saldırganların LGBTT üyelerinden rahatsız olup, sonrasında ise fırsat kollayıp saldırdıklarını ve bunun da homofobi kapsamında olduğunu düşünmekteyiz. Bunun üzerine Facebook'ta “Bilkent Üniversitesi'ndeki homofobik saldırıyı kınıyoruz.” adlı bir grup oluşturduk ve gördüğümüz destek beklentilerimizin gerçekten üzerinde oldu. Yaşadığımız olay sonrası kapıldığımız ümitsizlik ve LGBTTQ üyelerinin toplum içinde ezilişinin ve yok sayılışının -şahsım adına konuşacak olursam- ilk şiddet içerikli deneyimiyle sarsıldığımı; fakat sonrasında insanlardan aldığımız pozitif geribildirimlerin de teşvikiyle bu işin peşinden sonuna kadar gideceğimizi belirtmek istiyorum.
Bu ülkede belki duy(a)madığımız pek çok nefret suçları gerçekleşmekte; fakat insanlara çağrımız haklarını aramaları ve bu ülkeyi homofobik düşünce boyunduruğundan kurtarmaları yolunda bir adımın da onların atması yönünde olacaktır.
Saygılarımızla.
***
Ben de arkadaşımın dedikleri üzerinden devam etmek istiyorum. Bu olay başta hepimizi çok üzdü ve güçsüz hissettirdi; fakat açtığımız gruptan gelen inanılmaz güzel destekler, hakkımızı ararken insanların yanımızda olması bize çok iyi geldi. Tabi ki homofobik yaklaşımlarla, felaket küfürler ve tehditlerle de karşılaşıyoruz; fakat bunlar şimdiye kadar sadece internet düzeyinde kaldı, sessiz kalmamamız bizi daha güçlü kıldı. Bazı kullanıcılar “ama siz de striptizci gibi dans ediyordunuz” şeklinde yorumlarda bulundu, yaşadığı yeri bilen insanların başına bir şey gelmemesi için nasıl davranacağını (cevap: herkes gibi) bilmesi gerektiğini söylediler. Şiddet hiçbir şekilde meşrulaştırılamaz, kaldı ki bir rahatsızlığı olan insanlar dertlerini kibarca anlatmasını bilmeliler. Bu yaşanan suç çok acı; fakat bizleri haklarımızı arama konusunda motive etmesi açısından da sevindirici. Açıkçası olaydan öncesine kadar herhangi bir fiziksel şiddete maruz kalmadığımdan bu tür olayların ciddiyetinden habersizdim. Belki de medya bombardımanının duyularımı felç etmesi yüzünden duyarsızdım. Toplum Gönüllüleri altında “Renkli Düşün!” adında öncelikli olarak LGBTQ bireylere karşı olan olmak üzere her türlü ayrımcılığa karşı duran bir proje yapma niyetindeyiz. Proje onayı iki aşamalı bir süreç, ilk aşamayı geçtik, her ne kadar ilk aşamada da ayrımcılıkla karşılaşmış olsak da (detayları grubumuzun tartışma panosunda bulabilirsiniz), şimdi sırada dekanlığın onayını almak var. Bunun yanında okulumuzun gazetesinde bu olayın yayınlanması için Bilkent News’a mail attım. Okulumuzdaki pek çok öğrenci topluluğu da konuyla ilgili etkinlikler yapmak için bizimle şimdiden irtibata geçti. Anlayacağınız olay çok sıcak ve önümüzdeki günlerde gelişmeleri sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz. Dilerim ki bu olay havada kalmaz, suçlular cezalarını çeker ve bu, örnek bir dava olarak diğer insanlara da güç verir.”

Destek vermek için: Facebook Grubuna Katıl

20 Nisan 2010 Salı

Siyah Pembe Üçgen Davası 30 Nisan’a Ertelendi

İzmir Valiliğinin kapatmak istediği Siyah Pembe Üçgen LGBTT Derneği davasının ikinci celsesi bugün görüldü. Mahkeme, Uluslararası Hukukçular Komisyonunun (ICJ) davayı uluslararası hukuk açısından değerlendiren metnini incelemek üzere davayı 30 Nisan’a erteledi.
Seçin Varol ile Erdem Gür’ün ortak haberi
İzmir Valiliğinin kapatmak istediği Siyah Pembe Üçgen LGBTT Derneği hakkındaki davanın ilk duruşması 9 Şubat Salı günü görülmüştü. Davanın ikinci celsesi bugün (20 Nisan Salı) İzmir Bayraklı Adliyesi 6. Asliye Hukuk Mahkemesinde görüldü.
Davaya dava vekilleri Av. Fırat Söyle, Siyah Pembe Üçgen Derneği yöneticisi Elif Ceylan Özsoy ve Oktay Cerit’le birlikte Kaos GL Derneği, Lambdaistanbul LGBTT Dayanışma Derneği, Siyah Pembe Üçgen Derneği gönüllüleri ve ÖDP İzmir örgütü, İzmir Barış Meclisi’nden aktivistler katıldı.
Av. Fırat Söyle Uluslararası Hukukçular Komisyonunun (ICJ) davayı uluslararası hukuk açısından değerlendiren İngilizce ve Türkçe tercümesini mahkemeye sundu. Bu tercümelerin incelenmesi için dava İzmir Bayraklı Adliyesi 6. Asliye Hukuk Mahkemesinde 30 Nisan 2010 Cuma günü, saat 9:30’da görülecek.
Duruşma sonrasında Av. Fırat Söyle “Esasında davanın, başından reddedilmesi gereken bir dava iken halen devam ediyor olması kabul edilemez. Çünkü davacı idare 60 günlük yasal süre içinde sessiz kalarak tüzüğü zımnen onaylamıştır. Gerek ulusal gerekse Türkiye’nin taraf olduğu Uluslararası Sözleşmelerde örgütlenme hakkının hangi hallerde yasaklanacağı açıktır. Davanın uzatılmaması ve biran önce Siyah Pembe Üçgen İzmir Derneği lehine reddedilmesi gerekmektedir” açıklamasında bulundu.
Davalı derneğin gönüllülerinden Av. Elif Ceylan Özsoy “Biran önce örgütlenme özgürlüğümüz önündeki bu engel kaldırılmalı. Siyah Pembe Üçgen İzmir olarak faaliyetlerimize devam etmemiz sağlanmalıdır. Umarım önümüzdeki celse bu temelde bir karar verir” dedi.

15 Nisan 2010 Perşembe

Bakan Kavaf'a eşcinsellerden protesto: Özür dile!


Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, eşcinselliğin bir hastalık olduğu ve eşcinsellerin tedavi edilmesi gerektiği yönündeki sözleri nedeniyle protesto edildi.

ANKARA - KAOS-GL grubu üyeleri Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf'ı İtalya'nın Fırsat Eşitliği Bakanı Maria Rozaria Carfagna 'yla birlikte katıldığı bir konferans sırasında özür dilemeye çağırdı.

Kavaf "Eşit Fırsatlar ve Cinsiyet Eşitliği: İtalya ve Türkiye'nin Deneyimleri" konferansı'nın açılış konuşmasını yaparken salonda bulunan KAOS-GL grubu üyeleri tarafından protesto edildi.

Kavaf konuşurken pankart açan grup üyelerine otel görevlileri müdahale etmeye çalışınca arbede yaşandı.

Salondan çıkartılmak istenen protestocular slogan atmaya başladı.

Protestolar sürerken ve grup üyeleri salondan çıkartılırken Bakan Kavaf konuşmasına ara vermedi.

Protestocu grup salon dışında kısa bir açıklama yaptı..

Bu arada Ankara'ya gelen ve konferansa katılan İtalya'nın Fırsat Eşitliği Bakanı Carfagna da olayları şaşkınlıkla izledi.

Bakan Kavaf etkinliğin ardından olaya ilişkin soruları yanıtlamadı. (Ntvmsnbc)